1 Temmuz 2008 Salı

Adana Tarihi Yerleri

Adana civarında bulunan Antik Kentler ve Ören Yerleri.
Şar Antik Kent

Şar Antik Kent'inde Tufanbeyli İlçesi'nin kuzey ucunda Kayseri İl hudutlarına birkaç km. uzaklıktaki örenyerinde Hitit, Roma ve Bizans dönemi eserleri yer almaktadır. Günümüze sağlam kalabilmiş eserlerin çoğu Roma dönemine ait olanlardır.
"Kilikya Komanası" diye anılan bu Şar, Etilerin dini merkezlerinin ikincisi olup ilki "Pontus Komanası" idi. Hitit Kralları bizzat gelerek burada dini ayinlere katılırlardı. Bu dini merkezlerde başrahibin emrinde kadın ve erkek altı bin kişi hizmet görürdü. Tapınağa vakfedilen zengin toprakların gelirini de başrahip alırdı. Büyük rahiple kral aynı soydandı ve başrahibin Kilikya ve Kappadokya komanalarındaki mevkii kraldan hemen sonra gelirdi. Şar'da ayakta kalabilen eserler çoğunlukla Roma eserleridir. Bunlar arasında "amfiteatr"; yani kademeli açık hava tiyatrosu bilhassa dikkati çeker. Yukarı mahallenin güneyinde, çayın sol kıyısındaki yamaçta yer alan bu tiyatro ne yazık ki bugün bir hayli harap durumdadır. Ayakta kalan bölüm, yüksek bir duvar ile merdiven şeklinde yükselen bazı sıralardır. Bu merdivenlerin altında hem destek vazifesi gören ve hem de vahşi hayvanların barınak yeri olarak kullanılan mahzenler vardır. Bunların bir kısmı halen toprak altındadır.
Şar Antik Kent'inde bir diğer önemli eser de Bizanslılardan kalma kilisedir. Kubbesi yıldırım düşmesiyle yıkılmış olan bu tapınak muntazam yontulmuş gayet iri taşlarla inşa edilmiştir. "Kilise Mahallesi" diye anılan yerdeki bu Hıristiyan tapınağının ayakta kalan tek bölümü apsis kısmına ait 5 metre yükseklikteki duvardır. Bu binaya ait yerdeki taş bloklar üzerinde çeşitli geometrik motifler ile biri üzerinde bir haç şekli görülür.
Şar'ın maziden kalan en kıymetli ve nadide eseri "Alakapı" dır. Bulunduğu mevki bu ad ile anılır. Büyük mermer bloklarla meydana getirilen 6 metre boyunda ve 3 metre enindeki bu yüksek yapının, Ana Tanrıça Tapınağı'nın kapısı olduğunu söyleyebiliriz. Tapınak tamamen yıkılmış olmakla beraber, bu kapının yanı başında görülen üzerleri bitkisel motiflerle süslenmiş cephe ve yan duvar taşları binanın orijinal durumu ve ölçüleri hakkında bir fikir verebilmektedir.
Romalılar zamanında Hieropolis adıyla anılan bu yerde başka bina kalıntıları, rölyefler ve kitabeler ile sütun, sütun başlığı, arşitrav ve kemer gibi çeşit çeşit mimari öğeler görülmektedir.
Anavarza - Dilekkaya

Anavarza, Antik Kilikya'da, Roma İmparatorluğu döneminde Caesarea ad Anabarsum olarak anılan yer, Adana İli Kozan İlçesi'nin 28 km. güneyindedir. Antik kent duvarlarının hemen dışına kurulmuş küçük köyün ismi Dilekkaya' dır.
Anavarza Antik Kenti'nin Roma İmparatorluk Devri öncesi tarihi hakkında hemen hemen hiçbir bilgimiz yoktur. M.Ö. 19 yılında İmparator Augustus tarafından ziyaret edilen kent "Anazarbus yanındaki Caesarea" diye anılmaya başlamıştır. Anavarza Roma İmparatorluk Devrinin ilk iki yüzyılı boyunca büyük bir varlık göstermemiş, Kilikya başkenti Tarsus'un gölgesinde kalmıştır. Tarsus günümüze kadar yaşayabilmiştir; ama bunun karşılığında tarihi anıtlarının büyük bir bölümünü kaybetmiştir.
Roma imparatorlarından Septimius Severus'un, Pescennius Niger ile yaptığı iktidar savaşı sırasında, Severus'un tarafını tutan kent, onun Niger'i 194 yılında İsos'ta yenerek imparatorluğun tek hakimi olmasından sonra ödüllendirilmiş, tarihinin en parlak dönemini yaşamaya başlamıştır. M.S. 204-205 yıllarında Kilikya, İsauria ve Likaonia eyaletlerinin metropolisi olmuştur.
M.S. 260 yılında diğer Kilikya kentleri gibi Anavarza da Sasani Kralı Şapur tarafından fethedilmiştir. M.S. 4.yy.'da İsauria'lı Balbinos tarafından tahrip edilmiş olan Anavarza, İmparator II. Theodosius zamanında M.S. 408 yılında kurulan Cilicia secunda'nın (Bitek Kilikya) ve eyaletin başkenti olmuştur. 525 yılındaki büyük depremden zarar gören Anavarza Antik Kenti İmparator İustinianus tarafından onartılarak İustiniopolis adını almıştır. Ancak 561 yılında ikinci kez deprem felaketine uğramıştır. 6. yy. da ise kent büyük bir veba salgınına uğramıştır.
İslamın yükselmesini takip eden yüzyıllarda Anazarbus, Araplar ve Bizanslılar arasında tampon bölge olarak kalmış ve sık sık bu iki taraf arasında el değiştirmiştir.
Anavarza Antik Kenti'nde; 1500 metre uzunluğunda 20 burçlu sur, dört giriş, sütunlu yol, hamam ve kilise kalıntısı vardır. Sur dışındaki tiyatro ve stadyum, su yolları, kaya mezarları; kentin batısındaki nekropolleri yararak açılmış olan antik yol; korunmuş havuzlu mozaikler (M.S. 3. yy.'a ait deniz tanrıçası Thetis mozaiği), Adana bölgesinde tek örnek olan 3 girişli zafer takı ve ovanın ortasında bir ada gibi yükselen tepe üzerindeki Ortaçağ kalesi önemli eserlerdir.
Stadyumun elli metre kadar kuzeydoğusundaki kayalık yapay bir yarıkla ayrılmıştır. Roma veya ilk Bizans döneminde, Anazarbus'tan Flaviopolis (Kadirli) ve Hierapolis-Kastabala'ya giden yola geçit vermek için açıldığı sanılan geçit 250 metre uzunluğunda, 4-15 metre genişliktedir. Yolun her iki tarafında kayalar 50 metre yüksekliğe kadar uzanır.
Kuzey-güney sütunlu cadde üç gözlü takla başlar. Anavarza'nın geçmişte karşılaştığı birçok deprem yüzünden, zafer takı ancak kısmen günümüze gelebilmiştir. Güney yüzünde siyah granitten altı adet Korinth stili sütun başı bulunan, üç kemerli bir geçittir. Kuzey yüzünde ana kemerin her iki tarafında birer heykel nişi vardır.
Vahşi hayvanlı gösteriler için yapılmış olan amfiteatr tamamen taşlarla inşa edilmişti. Antik çağda (birçok binada olduğu gibi) diğer binalara malzeme sağlamak amacıyla sürekli olarak yağmalanmış olduğu anlaşılmaktadır.
Anavarza Antik Kenti'nin Kalesi üç bölüme ayrılmaktadır: Birinci sur ve küçük kilisenin de içinde bulunduğu kışla; iki sur arasındaki düz kayalık üzerine kurulmuş olan üç katlı kule; ikinci sur ve içinde bulunan bitişik odalar topluluğu, depolar ve su tankları.
Misis Antik Kenti

Misis Antik Kenti, Ceyhan Nehri kenarında, tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş, Adana'dan sonra gelen ikinci bir geçit durumundadır.
Misis Antik Kenti'nin tarihi, antik kentin üzerinde bulunduğu ve Neolitik Çağ'a tarihlenen höyük ile başlar. Misis'i Truva kahramanlarından Mopsos'un kurmuş olduğu söylenmektedir. Hitit, Assur, Makedonya ve Seleukosların eline geçmiş, Roma ve Bizans devirlerinde de önemli bir merkez olmuştur. M.S. 8. yüzyıldan itibaren Abbasiler döneminde yeniden imar edilmiştir.
1517 yılından sonra Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine girmiş olan Misis'te bugün ayakta kalmış olan eserler M.S. 4. yüzyıla ait bir bazilikanın mozaik taban döşemeleri, dokuz gözlü bir taş köprü, akropoldeki surlar, sukemerleri ve hamam kalıntıları ile Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Havraniye Kervansarayı ve tek kubbeli mescittir. Akören

Toroslar üzerindeki Aladağ ilçesinin bir beldesi olan Akören yeni tespit edilmiş bir ören yeridir. Yapılan araştırmalara göre iki mahalleden oluşan ören yerinde ayakta kalmış dört adet kilise, yapı kalıntıları ve caddeler saptanmıştır. Kazılardan elde edilen yazıtların incelenmesinden burasının Roma devrinden beri yayla olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.Sirkeli Muvattali

Ceyhan-Sirkeli Muvattali Kabartması ve Antik Kenti, Eski Misis-Ceyhan karayolu üzerinde yer alan Sirkeli köyünde Ceyhan Nehri kenarında bir kaya kütlesinin üzerinde bulunmaktadır.
Yakında Sirkeli Höyüğü bulunur. Hitit İmparatoru Muvattali, Mısır Firavunu Ramses ile yaptığı ünlü Kadeş Savaşı'na giderken buraya uğramış ve bu olaydan sonra Hititler tarafından bu yerin kutsallığına inanılmıştır. Muvattali kabartması Anadolu'daki en eski Hitit kabartması olması ile de ayrı bir öneme sahiptir.
Kral Muvattali komutasındaki Hitit ordusunun, Ramses komutasındaki Mısır ordusuyla yaptığı ünlü Kadeş Savaşı'na giderken konakladığı Ceyhan Nehri kenarındaki Sirkeli Köyü'nde bulunan höyükte, Adana Müze Müdürlüğü yetkililerince inceleme başlatıldı. Yetkililer, Hititler tarafından kutsal sayılan ve Anadolu'daki en eski Hitit kabartması olan Muvattali rölyefinin bulunduğu höyüğün bulunduğu bölgenin, yapılacak çalışmalardan sonra SİT alanı ilan edilip edilmemesine karar verileceğini belirtti.

Yılan Kale

Yılan Kale, bugünkü Adana-Ceyhan E-5 Karayolu üzerinde, Misis ile Ceyhan arasında birdenbire yükselen, ovaya hakim bir tepe üzerinde, karayolundan 3 km. içeride yer alır. İç Anadolu'dan gelip Külek Boğazı yoluyla Adana, Misis, Payas ve Antakya'dan geçen tarihi ordu ve kervan yolunun üzerinde bulunan Yılan Kale, dağ kaleleri zincirinin ilk halkasıdır.
Yılan Kale, boyutları ve karmaşık tasarımı ile Ortaçağ'ın en etkileyici askeri yapıları arasındadır. Günümüze olabilecek en sağlam şekliyle ulaşan kale, yapım karakteri, malzemesi ve Ortaçağ kalesi olması yönüyle Bizans'a dahil edilmektedir. Korunması kolay, düşürülmesi çok güç bir kale olarak bilinen Yılan Kale çevresi dıştan 700 m. kadardır ve kale, ikişer katlı 8 yuvarlak burçla tahkim edilmiştir. Burçlar ve araları tamamen mazgallı olup, bu mazgalların ortaları ateş etmek için delikli bırakılmıştır.
Edwards, Yılan Kale'nin planı üç avluya ayırarak incelemiştir. Edwards'a göre, daha alt kısımda bulunan iki avlu, güneydoğudaki kanadı korumak amacıyla tasarlanmıştır. Son derece zeki biçimde tasarlanan ve yerleştirilen surlar ile burçlar, dik yamaçların da yardımıyla saldırıyı oldukça güçleştirmektedir. Avluların her birinin tek bir giriş kapısı vardır. Üstte kot farkı zeminden biraz daha yükseltili, korunaklı bölüme, her yönden birer merdivenle ulaşılabilmekte ve her yöne gidiş geliş kolay olmaktadır. Bu kısım en geniş ve yoğun biçimde savunulan birimi oluşturmakta ve garnizona ev görevi yapmaktadır.
En yüksek ve en kuzeydeki birimlerinde sarnıçların büyük bir kısmı ve bir şapel bulunmaktadır. Yılan Kale'nin güneye bakan bir demir kapısı vardır. Kalenin beden duvarları adeta dantel gibi işlenmiştir. Yapı üzerinde Bizans, Haçlı ve Ermeni onarımlarına ait duvar kalıntıları göze çarpar. Ermeni onarımları, pervaz, pencere ve kapı üstü tonozlarında kendini gösterir; bu onarımları belgeleyen bir Ermeni yazıtı da yapı üzerinde mevcuttur.
Halk arasında kale, "Şahmaran Kalesi" olarak bilinir. Rivayete göre "Şeyh Meram" adında bir şahıs, burada yılan üretir ve terbiye edermiş17.
Yapıda kule kapılarından birinin üzerinde insan ve hayvan kabartması yer almaktadır. Ayrıca antik dönem seyyahlarından bazıları, kalede Şahmaran ile ilgili bir figürün de olduğundan söz ederler. Edwards, bu figürün Ermeni Prensliğinin ilk kralı olan Levon I'e (1198/99 - 1219) ait olduğunu söyler18.
Ovalık Kilikya'nm tarih boyunca önemli bir üssü olan Yılan Kale, halk arasındaki rivayetlerde ve kayalıklar üzerindeki gözü yukarılara çeken mimarisiyle ovadaki hakimiyetini sürdürmektedir. Dumlu Kalesi

Dumlu Kalesi, Ceyhan Nehri'nın 17 km. kuzeybatısındaki Dumlu Köyü civarında, 70 m. yüksekliğindeki bir tepe üzerinde kurulmuştur. Dağ kaleleri zincirinin ikinci halkasıdır; Adana-Kozan kervan yolunu ve birçok kaleyi gözetlemeye elverişli bir konumdadır.
Dumlu Kalesi'nin çevresi 800 m.'dir ve at nalı şeklinde 8 burcu vardır. Kaleye giriş kuzeydedir. Kuzey tarafta kayalar düzeltilerek merdiven yapılmış ve bugün izleri yer yer görülmektedir. Ayrıca iç kısımda 3 adet yan giriş mevcuttur.
Dumlu Kalesi'nin ovaya bakan doğu köşesinde bir gözetleme kulesi, ayrıca savunma hendekleri ile surlar bulunmaktadır, içinde 3 adet su sarnıcı mevcuttur. Kalenin doğu, güney ve kuzey kısımları baştan başa tonozlu yapılarla birbirine bağlantılıdır.
Düzgün kesme taşlardan yapılmış olan Dumlu Kalesi'si Ortaçağa ait olup, 11-12. yüzyıla tarihlenir. Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nca 12.12.1982 tarih ve A- 4031 sayılı kararla tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
Kozan-Sis Kalesi

Kozan (Sis) Kulesi, Kozan ilçe merkezinde, Kilikya Ovasındaki Saimbeyli'den Feke'ye ulaşan stratejik yolun indiği noktadadır. Anavarza'ya 36 km. uzaklıkta olan kale, Çukurova'yı çevreleyen dağ kaleleri zincirinin dördüncü halkasını oluşturmaktadır. Bu kalenin Andıl, Anavarza ve Dumlu Kaleleri ile görüş mesafesi vardır. Tarihte Sis Kalesi olarak anılan kale, Assurlular tarafından yapılmış, Sis şehri el değiştirdikçe, onarım görmüştür.
Burası, Kilikya'daki Ermeniler'e başkentlik yapmış ve kalenin eteğinde bulunan ikinci bir sur kalıntısı içinde; kilise, kiliseye bağlı kütüphane, misafirhane ve keşiş odaları ile sistemli hale getirilmiştir. Hıristiyanlık dünyasında çok önemli bir yeri olan bu manastırda vaktiyle "pelesenk" denilen vaftiz yağı çıkarıldığı bilinmektedir26.
Kozan (Sis) Kulesi, her ne kadar şimdiki görünümüyle bir Ermeni yapı karakteri gösterse de, yine çok eski dönemlere dayanan bir geçmişe sahiptir. Kale duvarlarında, Assur (?), Pers, Roma ve Ermeni dillerinde onarım yıllarını belirten yazıtlar bulunur.
Kozan (Sis) Kulesi'in yuvarlak duvarları, bir uçtan bir uca 6 km. uzunluğundadır. Bu bariyerler, yamaçların düzensiz ve sert kıvrımlarını takip ederek arazi ile uyumlu bir formda inşa edilmişlerdir. Bu asimetrik durumdan dolayı kale iki grup halinde inşa edilmiştir. Güney kesimdeki tepe üzerinde iç kale bulunmaktadır. Kuzey ve güneydeki bu iki grup, bir sur ile birbirine bağlanmıştır. Bu tahkimatlı yapı içerisinde 20-30 basamakla inilen mahzenler, gizli yollar, sarnıçlar ve cephane depoları bulunur.
Taş işçiliği ve plan bakımından yapının büyük bir kısmı Ermeni mimarisine dahil edilir. Ayrıca Ed-vvards, Memlûk işgali sırasındaki onarımlarda Ermeni ustaların kullanıldığından bahseder. Kalkerden meydana gelen oldukça dik bir tepe üzerinde bulunan kalenin güneyinden bakıldığı takdirde tüm parıltısıyla Akdeniz görülür.
Kurtuluş Savaşı yıllarında dahi, Fransız topları Tu-fanlı Köyü'ne bu kaleden ateş açmışlardır.
Kozan (Sis) Kulesi günümüzde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğünce 28.11.1997 tarih ve 2923 sayılı kararla tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Aegae - Ayas

Ceyhan'dan 34 km uzaklıkta olan ve deniz kenarında bulunan Adana'nın sayfiye kenti Yumurtalık ilçesinde, Aegea Antik Kenti kalıntıları bulunmaktadır.
Kurulduğu tarih tam olarak bilinmeyen Ayas (Aegae) antik kenti Helenistik devirde Bergama'daki gibi dünyanın üç asklepieion tapınağından biri ile ünlü idi. Roma imparatorluk döneminde gelişmesini devam ettiren Ayas, Ortaçağ'da doğunun Akdeniz'e açılan en önemli liman kentlerinden biri olmuştur.
Özellikle Ceneviz ve Venedikli tüccarlar Aegae Limanı'nda koloniler kurmuşlardır. Ünlü seyyah Marco Polo Çin seyahati için 1268 yılında bu limandan karaya çıkmış, seyahatini tamamladıktan sonra yine bu limandan gemiye binip Venedik'e dönmüştür. Ayrıca Ayas ve Atlas kaleleri, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan üç katlı gözetleme kulesi, Osmanlı ve Roma hamamları kentin tarihi zenginliğini artırmaktadır.
Kıyıdan yaklaşık 200 metre açıkta bulunan küçük bir adada da Aegae Antik Kenti kalıntıları izlenebilir.
Magarsos - Dört Direkli

Dört Direkli - Magarsos'un yeri, Adana iline bağlı İlçe Merkezi Karataş kasabasının 5 km. kadar güneybatısında, fenerin bulunduğu yamaç üzerinde idi. Burada limana bakan görkemli bir kale, denize dönük büyük bir tiyatro ve bir Athena tapınağı bulunmaktaydı.
Büyük İskender, İ.Ö.333'de Magarsos kentine uğramış ve bu tapınakta kurban töreni düzenlemiştir. Türkler, bu kente, kara taşlardan yapılma Bizans dönemi kilisesinden dolayı Karakilise demişlerdir. Ancak Türk-Bizans savaşları sırasında kilise yanınca, bu ad Yanıkkilise olarak değiştirilmiştir. Günümüzde buradaki örenyer, Dört Direkli diye biliniyor ve alanda, yüzeyde, keramik parçaları dışında hemen hemen hibir kalıntı görülmemektedir.
Kentin adı, Luvi dilindedir ve ilkçağlarda o yakınlarda denize akan Ceyhan Nehrine işaret etmektedir. Magarsa adı ırmağa işaret ettiğinden, Hellenleşme döneminde bu ad, sonuna "os" eklenerek Magarsos'a

Hiç yorum yok: