25 Haziran 2008 Çarşamba

Adana İlçeleri

Adana İlçeleri
Aladağ : Adana'ya 105 km uzaklıktaolan bu ilçede antik devirden kalma bir ören yeri ile harap Ortaçağ kalesi,Akören beldesindeki Kırık Kilise harabeleri çok önemlidir. 40 km mesafedekiAcısu içmesi, Meydan yaylasında "Bığbığı" mağarası bulunmaktadır.
Ceyhan : Adana İl Merkezine 47 km uzaklıktadır. 1097yılında Haçlı Ordusu'nun işgaline uğramış sonra sırasıyla Ermeni Krallığı, MısırKölemenler, Dulkadir Beyliği ve Osmanlı Egemenliğini yaşamıştır. Osmanlılarzamanında "Yarbisi" , "Yarsuvat" adlarını almıştır. Adana Ceyhan karayoluüzerinde 700 m. uzunluğunda dört cepheli masif kaya üzerinde etkileyicigörünümlü Yılan kale bulunur.Ulucami, Mecidiye Cami ve Durhasan Dede Türbesibulunmaktadır.Ceyhan İlçesi Kurtkulağı Beldesi'nde bulunan Kurtkulağı KervanSarayı 1711 yılında yapılmış olup eski Halep Kervan yoluüzerindedir.Yılankale'nin güney batısında Tepebağ höyüğünden sonra en büyükhöyüğü Sirkeli Höyüğünde Ceyhan nehri kıyısında büyük bir kaya üzerinde HititKrallarından Muvattali'nin sakallı ve uzun elbiseli rölyefi görülür.
Feke : İl Merkezine 121 km mesafededir. Bizanslılar veErmeniler zamanında önemli bir yerleşim merkezi olduğuna dair buluntular vardır.Tepe Mahallerinde 1945 yılında Bizans tapınağının zemin mozaikleri ortayaçıkarılmıştır. Feke kalesini 12. yy.'da Bizanslılar veya Selçuklular tarafındanyapıldığı sanılmaktadır. Rafting için ülkemizin en elverişli ırmaklarından olanGöksu bu ilçede bulunmaktadır. Çok sayıda yaylalar vardır.
Karaisalı : İl Merkezine 47 km. mesafededir. İlçedeönemli bir yapı bulunmamakla beraber 8 km. kuzey batısında Milvan kale vardır.17 km. batısında 1912 yılında Almanlar tarafından yapılan Alman Köprüsü, 12 km.güneyinde Altınova köyü yakınlarında tarihi İpek yolu güzergahında Kesiri Hanbulunmaktadır. Yerköprü mesire yeri ve Kızıldağ yaylası görülmeye değer.
Karataş : İl Merkezine 47 km. mesafededir. Coğrafikonumu ile ilk çağda büyük önem taşıyan bir şehirdir. Magarsus adıyla anılan bukent bugünkü yerleşim yerinin 5 km. batısında yer almaktaydı. Rumlar tarafındansiyah renkli taşlarla inşa edilmesinden, yine aynı taşlarla yapılan kilisedendolayı Kara Kilise, sonradan yine Rumlar tarafından yakılıp yıkıldığı için YanıkKilise adını almıştır.Karataş'da Osmanlılardan kalma iki han vardır. Çarşıiçindekinin kapısı üzerinde taşa yazılı kitabeden 1608 yılında inşa edildiğianlaşılmaktadır. Pazan yerindeki diğer han ise Menzil han Mar Ali tarafından1782 yılında yaptırılmıştır. Ramsar sözleşmesinde yer alan Akyatan Kuş Cennetive gölü bu ilçededir.
Kozan : İl Merkezine 72 km. mesafededir. Sis adı ileanılan İlçe M.Ö. 19. yüzyılın ilk yarısına kadar Hititlerin egemenliğinde kalmışsırasıyla Asurlular, İranlılar, Makedonyalılar, Selefkuslar, Romalılar,Bizanslılar, Selçuklular, Ermeniler ve Ramazanoğlu egemenliği yaşamıştır. Kozankalesi Asurlular tarafından yapılmıştır. Önemli eserlerinden biride Hoşkademcami 1448 yılında Mısır Kölemen Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafındanyaptırılmıştır.Kozan'ın 22 km. Güney doğusunda Dilekkaya köyü'nün 2 km.uzağında bir ada gibi yükselen tepenin üzerinde Anavarya şehri M.Ö. 9. yüzyıldanAsurlular tarafından kurulmuştur. Kaya mezarları, kilise, sarnıç gibi eserlerbugüne ulaşan kalıntılardır.Ayrıca 18 çeşit deniz, hayvanını gösterenAnavarza mozaikleri bulunmaktadır.Dağılcak mesire yeri ve yaylaları ileünlüdür.
Pozantı : İl Merkezine 116 km. mesafededir. Coğrafikkonumu nedeniyle tarihte önemli olaylara sahne olmuştur. Makedonyalı Büyükİskender, Abbasi Halifesi Memnun'un kardeşi Mutasım Pozantı'dan geçen ünlüdevlet adamlarıdır. Eski ve yeni Annaş'a kaleleri, Torosların en önemli geçidiolan Gülek Boğazı'nın girişindedir. İskitler zamanında yapıldığısanılmaktadır.Gülek boğazı ile Tekir yaylası arasındaki Kızıltabya veAktabya kaleleri Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Saimbeyli : Adana İl Merkezine 156 km mesafededir. Eskiadı Hacin'dir. 1923 yılında Kurtuluş Savaşında büyük kahramanlık gösterenHacınlı Saim Beyin adı ilçeye verilmiştir. Buradaki Ermeni kale ve kilisekalıntılarından orta çağda Ermenilerin buralara hakim oldukları anlaşılmaktadır.
İmamoğlu : İlçe Adana İline 45 km. uzaklıktaki Adana,Kozan, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli karayolu üzerindedir. Yeraltı şehrimevcuttur.
Seyhan : Adana'nın Merkez İlçesi iken 05.06.1986tarihinde ayrı bir İlçe haline gelmiştir.İlçenin bulunduğu yöre, pek çokuygarlıklara sahne olmuştur.İlçenin başlıca eserleri Büyük Saat, Taş köprü,Yağ cami, Yeni cami, Çarşı hamamı, Bebekli kilise, eski Adana evleri vs.
Tufanbeyli : İl Merkezine 200 km. mesafededir. Hitit,Roma, Bizans ve Ermeni krallıkları dönemlerini yaşamış çok eski bir yerleşimyeridir.İlçenin 20 km. kuzeydoğusunda Hititlerin dini merkezi konumundaolan "Şar" kenti Hieropolis ve Çomana adları ile tanınır. Romalılardan kalmaaçık hava tiyatrosu, Bizans kilise kalıntısı, ana tanrıça tapınağının kapısıolduğu sanılan Alakapı antik şehrin sağlam kalmış yapılarıdır.Şarharabelerinin güneyinde Doğanbeyli köyü yakınında höyükler, batıda Hanyeriyakınında Hitit anıtı önemli eserleridir.Tufanbeyli'de bu eserlerden başkahiyeroglif yazıtlar, sütunlar ve yapı kalıntıları, kaya mezarları da haladurmaktadır.
Yumurtalık : İl Merkezine 81 km. mesafededir. Antikçağda "Aegaea" adıyla bilinen önemli bir liman kenti olan Yumurtalık 13.yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılın başlarında deniz ve karayolu ileHindistan'dan gelen mallar Venedik ve Cenova'ya sevkedilmesiyle en parlakdönemini yaşamıştır.
İlçenin en önemli eserleri Ayas kalesi, Süleymaniye Kulesi veMarkopolo İskelesidir.
Yüreğir : Bugün merkez ilçe konumunda olan Yüreğir'in enönemli eseri Ceyhan nehri kıyısında bugün Yakapınarı'nın bulunduğu yerde kurulanMisis, Roma ve Memluk döneminde önemini korumuştur. İran Satrapların başkentiolan Misis 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarınakatılmıştır. Ceyhan nehri üzerinde 4. yüzyılda Bizans imparatoru FlauiusConstantinus tarafından yaptırılan "Misis köprüsü" 9 gözlüdür köprü yakınındabozulmamış mozaik Roma bazilikası, su kemeri, stadyum, hamam, kervansaray,mescitgünümüzde harabe halindedir.

Yerebatan Sarayı(Bazilika Sarnıcı)



Yerebatan Sarayı (Bazilika Sarnıcı)


İstanbul en sık kuşatma tehlikesiyle karşılaşan şehirlerden biriydi. Kuşatma süresince yaşanan en önemli sorun da yiyecek ve içecek kaynaklarının tükenmesiydi. Bazilika Sarnıcı, Roma ve Bizans İmparatorları'nın bu sorunu çözmek için yaptırdığı sarnıçların en büyüğüdür. 80.000 metreküp su alabilen ve 140´70 metrekarelik bir alana yayılan sarnıç, 6. yüzyılda Justinianos tarafından öncelikle saray ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmıştır. 336 sütundan bazılarında oyma süslemeler vardır.
Osmanlı'da akan su sevilir, duran su içilmezdi. Bu nedenle, Osmanlı'nın fethinden sonra, bir yüzyıl içinde unutulan sarnıçın suyu, saray bahçelerini sulamakta kullanıldı. 1985-1988 arasında sarnıç restore edildi ve sütunlar arasına gezi yolları yapıldı. Ses ve ışık efektleriyle sütunların etkileyici perspektifi ortaya çıkarıldı. İki sütunun tabanını oluşturan pagan kalıntıları olan Medusa kafalarının, hıristiyanlar tarafından ebediyen suyun altında gizlenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Sarnıçta toplanan yağmur suyunda yaşayan sazan balıklarının dekoratif ve kirlenmeye karşı bir önlem olduğu sanılmaktadır.

Adana'nın Coğrafi Konumu

Adana'nın Coğrafi Konumu
Adana Toros Dagları'nın güneyinde yer alan Çukurova'da Seyhan nehri üzerinde kurulmuştur. Akdeniz'e yaklasik 160 km'lik kıyısı bulunan Adana Avrupa'yı, Asya'ya baglayan önemli ulaşım yolları üzerindedir. Orta doğu ile kara ve demiryolu bağlantısı Adana üzerinden yapılır. Bu bağlantı Toroslar'da Gülek Bogazı'ndan sağlanır. İl yüzölçümünün % 49 dağlık, % 23 yaylalar ve %27 ova ve düzlük alandır. Güneyden kuzeye gidildikçe Toroslar'a varınca yükseklik 2500 m. asar. Toroslar'ın etekleri Akdeniz'e doğru ova biçimini alır. İç Anadolu'dan doğan Seyhan ve Ceyhan Nehirleri Akdenize akar. Toros Dağları'nın zirvesinde yedi göller vardır. Seyhan nehri üzerinde Seyhan ve Çatalan Baraj gölleri, Ceyhan Nehri üzerinde Aslantaş Baraj gölü ile, Karataş'ta Akyatan ve Agyatan kuş cenneti gölleri vardir.
Adana'nın Iklimi:
Adana Akdeniz iklim özelliklerini taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ilik ve yağışlıdır. Ortalama yağış miktari 625 mm.'dir. Yağışlar % 51 kışın, % 26 ilkbaharda, %18 sonbaharda, % 5 yazın düşer. En soğuk ay Ocak (ortalama 9 C), en sıcak ay Ağustostur (Ortalamasi 28C ).
Adana'ya Ulaşım:
Karayolu: D-400 Devlet yolunun İl sınırı içinden geçen bölümü 168 km. olup karayolları 5. Bölge Müdürlüğü ağında bulunan toplam (Otoyol-Devlet yolu-İl yolu) uzunluğu 1506 km.'dir. D-400 Devlet yolundan başka Uluslar arası TEM otoyolu yapılmıştır. Adana Otogarı: Tel: +90322 428 20 47
Demiryolu: Yurt içinde ve yurt dışında tren seferleri düzenlemek Avrupa ve kuzey ülkeleri, orta doğu ve güney doğu ülkeleri ile her türlü demir yolu taşımacılığı ve işbirliği ile İskenderun ve Mersin limanlarında RO-RO Konteyner taşımacılığı ve nakliyatı yapılmaktadır. 1634 km. ana hattı ile 298 km. tali hattı olmak üzere toplam 1932 km.'lik demir yoluna sahiptir. Adana Tren Garı: Tel: +90322 453 31 72
Hava Yolu: 1937 yılında sivil- askeri havaalanı olarak hizmete girmiştir. 1956 yılında tamamen sivil havaalanı olarak kullanılmaya başlamıştır. 2750 x 45m. ebadında asfalt. pistte sahiptir. Haftanın hergünü İstanbul-Ankara iç hat tarifeli kalkış yapılmaktadır. Haftada iki gün Cidde dış hat tarifeli, haftada 4 gün Ercan dış hat tarifeli, haftada bir gün Frankfurt-Düsseldore dış hat tarifeli, bir gün Ankara bağlantılı Münih ile bir gün İstanbul bağlantılı Köln uçuşları yapılmaktadır.

Adana İl Trafik No: 01
Yüzölçümü: 17.253 km²
Nüfusu: 1.849.478 (2000)

Adana'nın Tarihçesi


Adana'nın Tarihçesi

M.Ö. 1900 Luvi Krallığı (Hititlerin bir kolu), M.Ö. 1500-1333 Arzava Krallığı (Hititlerden ayrı dogu kökenli bir grup), M.Ö. 1900-1200 Hitit Krallığı, M.Ö. 1190-713 Kue Krallığı (Frigler), M.Ö. 713-660 Asur Krallığı, M.Ö. 663-612 Kilikya Krallığı, M.Ö. 612-333 Pers Satraplığı, M.Ö. 333-323 Helenistik dönemi, M.Ö. 312-1333 Selökidler, M.Ö. 178-112 Karsunlar dönemi, M.Ö. 395-638 Bizanslılar ve M.S. 638 İslam devri sırasıyla Ermeni Krallığı, Mısır Türk Memlukluları, Ramazanogulları Osmanlılar, Fransızlar tarafından işgal edilen Adana 5 Ocak 1922'de kurtarılmıştır. Böylece tarih boyunca on ayrı ve büyük medeniyete, 18 ayrı siyasi yapılasmaya şahit olmuştur.
Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltasında verimli sulak arazide kurulu Adana'nın tarihi, cografi konumu nedeni ile M.Ö. 6000 yıllarina uzanmaktadır. Adana, Antik Kilikya Bölgesi'nin en önemli şehirlerinden birisidir. Hititler'den Osmanlı'ya, gelmiş geçmiş birçok medeniyetlerin beşiğidir. Adını Yunan mitolojisine göre Gök tanrısı Uranus'un oglu Adanus'dan almıştır.
Toroslar'dan ovada geniş kıvrımlar yaparak Akdeniz'e dökülen Seyhan (Sarus) nehrinin kıyılarında kurulmuştur. Adana'nın merkezinde bulunan Tepebağ höyüğü, İnsan oğlunun yerleşik hayata geçtiği neolitik döneme aittir. Tarihi M.Ö.6000 lere kadar dayanan Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden birisidir. Adana Kiznuwatna Krallığı'nin Merkezi iken M.Ö.1350 lerde Hitit Federasyonuna dahil olmuştur. M.Ö. 9.yy.da Asurlular'ın M.Ö. 7.yy.da İranlıların eline geçmiştir. M.Ö. 333' de Büyük İskender ve ordusuna ev sahipliği yapan Adana, Issos savaşından sonra Makedonyalılar'ınn, İskender'in ölümünden sonra da Selefkiler'in eline geçmiştir.
M.Ö. 1. yy. da Bölgede Eyalet valisi olarak görev yapan ünlü Hatip Çiçeron zamanında Roma devletinin hakimiyetine giren Adana, Dogu Roma'nin en büyük ticaret merkezi olmuştur. M.S. 260'da Sasaniler'in, M.S. 4. yy. da Bizanslılar’in, 8. yy. da Abbasilerin, 10, yy, yine Bizanslılar'in, 11. yy. da Selçuklular'ın, 12. yy. da Ermeniler'in, 14.yy.da da Memlüklüler'in eline geçerek tamamen Türklerin olmuştur.
Türk Memlük Devleti zamanında Orta Asya'dan Çukurova'ya gelen Türkler, bu verimli ve sulak topraklar üzerine yepyeni bir medeniyet kurulmasında öncülük etmişlerdir. Pyramos nehrinin adı Ceyhan, Sarus nehrinin adı ise Seyhan olmuştur.
Adana'da 1352 yılında kurulan Ramazanoğlu beyliği 1517 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte, Mısır seferine giden padişah Yavuz Sultan Selim, Adana'yı Osmanlı Imparatorluğuna bağlamıştır. 1535 yılında doğu seferine çıkan Kanuni Sultan Süleyman'a, 1638'de Bağdat seferine çıkan padişah lV. Murat'a, 1833'de Osmanlı devletine baş kaldıran Mısır valisinin oğlu İbrahim Paşa'ya ve ordusuna ev sahipligi yapmıştır.
I.Dünya Savaşının bitiş tarihi olan 1918'de Türkler için yen bir mücadele baslamıştır.
31 Ekim 1918'de Adana'ya gelerek Alman mareşali LIMAN Von Sanders'den Yıldırım Orduları Komutanlığı'nı devralan Mustafa Kemal, 'Savaş, müttefikler için bitmiş olabilir; Ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istikbalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor' diyerek, Adana'da Kurtuluş savaşının ilk işaretini vermiştir. Bu sırada düşman kuvvetleri Adana ve yöresini işgal etmeye başlamışlardır. Amaçları, Avrupa devletlerine destek veren bir Ermeni devleti kurmaktir. 1918-1919 yıllarında, işgalciler, Adana'da zulüm ve işkence uygulamışlardır. Bunca baskıya dayanamayan Adana'lılar örgütlenerek 'Kilikya Milli Kuvvetler Teskilatı'nı kurmuşlardır.
5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozantı'ya gelerek burayı il merkezi haline getirmişler ve Pozantı kongresini yapmışlardır. 1920 Kasım ayında Fransızlar yenilgiye uğramışlar ve Fransız Hükümeti, T.B.M.M. Hükümeti'ni resmen tanımıştır. 20 Ekim 1921'de Fransızlar'la 'Ankara Antlasmasi' imzalanmıştır. Bu antlaşmaya uygun olarak 5 Ocak 1922'de Fransızlar, Çukurova'dan tamamen ayrılmışlardır. Bu tarihten itibaren il merkezi tekrar Adana'ya taşınmıştır.

Mersin Tarihçesi


Mersin Tarihçe

Bu bölgenin en eski yazılı tarihi, Luvi, Kizzuwatna, Hitit, Asur ve Babil krallıklarının tarihleri ile içiçedir. Daha sonraları da sırasıyla, Hitit,Urartular, Asurlular, Babiller, Lidyalılar, Persler, Seleukoslar ve Romalılar hüküm sürmüştür.
7. yüzyıldan Osmanlıların fethine kadar bu bölge, Arapların, Abbasilerin, Mısırlı Tulunoğullarının, Selçukluların, Moğolların, Haçlıların, Memlukların, Ramzanoğulları ve Karamanoğullarının eline geçmiş, 16. yüzyıldan itibaren buralar Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Fethiye Hakkında

FETHİYE

Aydınlıklar Ülkesi'nin el değmemiş bakiresi Fethiye, Akdeniz'in içinde irili ufaklı adaların serpiştiği Fethiye körfezinde arkası çam ormanlarıyla çevrili kuzeye açık bir koyda yer alır. Kaya mezarları ve kale önünden bir düzlüğe, Karagözler'den denize doğru iner. Ufkunu şövalye adası, Günlükbarı ve karşılarındaki dağlar oluşturmaktadır.
Fethiye, Persler, Likyalılar, Karyalılar, Romalılara ait eserleri ile tanınmıştır. Kültürel zenginliği, doğal güzellikleri ve coğrafyası ile önemli turizm merkezlerimizdendir.
İklim
Yörede, sıcak ve kurak yazları, ılık ve yağışlı kışları ile Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Yaz aylarında 30 derece civarında olan sıcaklık, kışın genellikle 10 derecenin üzerindedir. Deniz suyu sıcaklığı hiçbir mevsimde 16 derecenin altına düşmez.
Ulaşım
Karayolu: Muğla, Antalya ve Burdur bağlantılı üç karayolu Fethiye'yi Türkiye'nin bütün kentlerine ulaştırır.
Terminal Tel: (+90-252) 262 46 87
Havayolu: Havayolu ulaşımı için en yakın alan, 50 km. uzaklıktaki Dalaman ve 255 km. uzaklıktaki Bodrum havaalanlarıdır. Türk Hava Yollarının yaz kış sürdürdüğü seferlerin yanı sıra, turizm sezonu boyunca pek çok Avrupa kentinden düzenlenen uçuşlardan yararlanmak mümkündür. Yine üç saatlik bir uzaklıkta olan Antalya Havaalanı da Fethiye'ye ulaşımı sağlayan diğer önemli odak noktasıdır.
Denizyolu: Çok korunaklı bir doğal yapıya sahip olan Fethiye Limanı bütün yatçıların uğrak yeridir. Türk Denizyollarına ait gemiler de yaz aylarında düzenlenen Akdeniz turlarında Fethiye'ye uğramaktadır.

Bodrum Hakkında



BODRUM HAKKINDA
"Tarihin Babası" olarak bilinen HEREDOT'a göre Dor'lar tarafından kurulmuştur. Daha sonra Karya ve Leleg'ler bu bölgeye yerleşmiş, M.Ö.650 yılında Megeralılar gelerek şehri genişletmişler adını da Halikarnassos olarak değiştirmişlerdir. Bodrum M.Ö. 386 yılında Persler'in egemenliğine girmiştir.Halikarnassos en parlak devrini M.Ö. 353 yılında Karya bölgesinin başkenti olunca yaşamıştır. Dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum bu dönemde Kral Mausolos'un anısına kızkardeşi ve aynı zamanda karısı olan Artemisia tarafından yaptırılmıştır.Bodrum M.Ö. 192 Romalıların eline geçmiş ancak bu dönemde önemli bir gelişme göstermemiştir. M.S. 395 yılında Bizaslıların, M.S. XI yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. I. Haçlı savaşlarında Bizanslıların, XIV. yüzyılda tekrar Türklerin eline geçmiştir. 1415 yılında Rodos Şövalyelerinin eline geçmiştir. 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde tekrar Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra adı Bodrum olarak değiştirilmiştir. Günümüzde bodrum Türkiye'nin en ünlü ve tanınmış tatil merkezidir.





Bugün Bodrum ahsap yatlarla yapılan mavi yolculugun baslangıç yeri ve yaz aylarındaki canlı ve kalabalık gece hayatı ile anılmaktadır. Bodrum Kalesindeki Sualtı Arkeolojisi Müzesinde sergilenen eşsiz batık buluntuları Özellikle Doğu Roma Batığı, Cam Batığı , Uluburun Batığı , salonları ve Karya Prensesi Ada Salonu görülmeye değerdir. Bodrum da ; Bodrum'un Kalesi'ni, dünyanın 7 harikasından biri olan Mausoleum u, antik tiyatroyu , Myndos kapısını Zeki Müren Müzesi gibi önemli tarihi yerler ve müzeleri gezebilirsiniz

BİLGİLER

Şehir nüfusu 35,180
İlçe nüfusu 100,645
Yüzölçümü 557 km²
Rakım 0 metre
Koordinatlar 37°02′03″K, 27°25′49″D
Alan kodu 252
İl plaka kodu 48
Yönetim
Ülke Türkiye
Coğrafi Bölge Ege Bölgesi
İl Muğla
Belediye başkanı Mazlum Ağan
Yerel yönetim sitehttp://www.bodrum.bel.tr/
İlçe kaymakamlık site

24 Haziran 2008 Salı

Antalya Resimler










































































Antalya Haritası







Serik

Serik
Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya iline bağlı bir ilçe olan Serik, doğuda Manavgat, güneyde Akdeniz, batıda Merkez ilçe, kuzeyde Burdur ve Isparta illeri ile çevrilidir. Güney kesimi dışında oldukça dağlık olan ilçe toprakları kuzeyde batı Toroslardan, güneyde Akdeniz kıyısına kadar uzanır. İlçenin kuzey kesimini Kuyucak Dağı engebelendirir. Topraklarının bir bölümü kızıl çam, sedir ve kara çam ormanlarıyla kaplıdır.
İlkçağda Pamphilya bölgesinde yer alan ve eski bir yerleşim olan Serik, M.S. II.yüzyılda Bergama Krallığı'na bağlı olarak bugünkü Yanköy yakınlarında bulunan Koçhisar Tepesi (Sillyon) ve Belkıs Köyü'nde (Aspendos) olarak iki yerde kurulmuştur. 1817 yılında çok seyrek olan yerleşim yeri "Seyrek" olarak 1950'den sonra Serik olarak anılmıştır. II. yüzyılda Bizansın Kibyraioton Theması'nın sınırları içinde olan yöreye, 1883'te Yunanistan'ın Teselya bölgesinden, 1900'de de Girit'ten gelen göçmenler yerleştirilmiştir.
Serik İlçesinin 8 km. doğusunda Köprü Çayı'nın dağlık bölgeden düzlüğe ulaştığı yerde, biri büyük, diğeri küçük iki tepe üzerine kurulmuş zengin şehirlerden biridir. İlk ismi bastığı sikkeler üzerinde de görüleceği gibi Estvadiiys'tir. Antik dünyada en güçlü para Aspendos sikkesidir.
M.Ö. 7.yüzyılın başlarında kurulan şehir, Perslerin, Attik Delos Deniz Birliği'nin, Büyük İskender'in, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerini tanımıştır. Evrimedon Çayı ağzındaki konumu ile önemli bir liman ve ticaret kenti olarak ünlenen Aspendos, mısır, gül ağacından yapılmış süs eşyaları, şarap, tuz ve at ticareti yapmıştır. Kent ayrıca antik dünyanın en iyi atlarını yetiştirmesi ile de ünlüdür.
M.Ö. IV. yüzyılda kurulan ve Bizans Döneminde Psikoposluk merkezi olan Sillyon, Selçuklu çağlarını yaşamıştır. Tepenin hafif eğimli batı yönü Helenistik çağlardan kalma surlarla çevrilidir. Bu surları kuleler, kapılar ve kente çıkılan yollar tamamlamaktadır. Kentin kapısı tepenin batı yanındaki surlar üzerindedir. Tepenin çıkıldığında kuzeybatı yönünde ev kalıntıları, sokaklar, batıda Selçuklu Camii, Bizans Kilisesi ve sarnıç görünmektedir. Tepenin güneybatı eteğinde 8.000 kişilik tiyatro ve yanında odeon bulunmaktadır.
Serik yöresi XIX.yüzyıl sonlarında Konya vilayeti Teke (Antalya) sancağının merkez kazasına bağlı bir nahiye iken, 1926'da ilçe konumuna getirilmiştir.

Kumluca

Kumluca
Kumluca ilçesi, Batı Akdeniz bölgesinde, Antalya Körfezi'nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz'e doğru uzanan uzantı üzerinde bulunur. Güneyinde Akdeniz, batısında Finike ilçesi, batı ve kuzeybatı yönünde Elmalı ilçesi ile çevrilidir.
Kumluca ilçe merkezinin bulunduğu zemin, Alakır Çayı ile Gavur Deresi'nin dağlardan sürükleyip getirdiği alivyonlu bir ovadır. Yer yer çakıl, kum ve toprak katmanlarından oluşmuş olan bu ovanın oluşumu yenidir. Dağ köylerinde ise eğimli ve hafif taşlı, fakat genellikle verimli bir toprak yapısı vardır. İlçe üç tarafı dağlarla çevrili, denizden kuzeye doğru uzanarak Tatlık mevkiinde son bulan verimli bir ova üzerinde yer almaktadır. Bu ovanın doğuya doğru uzantısı üzerinde Mavikent Beldesi bulunmaktadır. Ova üzerinde Mavikent'den başka altı köy daha vardır. İlçenin kuzeyindeki dağlar gittikçe yükselerek Bey Dağları'na kadar uzanan engebeli bir arazi oluşturmuştur. En önemli dağları; doğuda Musa Dağları, Çatal Tepeler, Baldıranlı ve Eren Dağı, kuzeyde Çömlekçi Dağı, Paz Dağı ve Teke Dağı'dır.
Finike ile Kumluca ilçesinin sınırlarını teşkil eden Alakır Çayı, Bey Dağları'nın eteğindeki kaynaklardan beslenmektedir. Bu çayın yukarılarında alabalık, denize yakın yerlerinde tatlı su kefali yetişir. Cayın 20 km kadar yukarısında bir baraj kurulmuştur ve Kumluca ovası bu barajın suyuyla sulanmaktadır. Salur Köyü'ndeki Akdağ'ın altından kaynayıp gelen Göksu ise Kumluca'nın ikinci akarsuyudur.
Kumluca adının nereden geldiği ile ilgili yörede bir söylenti bulunmaktadır. Bu söylentiye göre; bugünkü ilçe merkezinde hiç yerleşme yokken, Sarıkavak'tan bir köylü Gavur Deresi'nin batı kıyısında kumluk ve fundalık bir arazi olan şimdiki şehir merkezinin bulunduğu yere karpuz ekmiş. Kumsal ve verimli arazide karpuzlar oldukça iri olmuş. Yetişen karpuzları yetiştiren köylü, bunları köylere götürüp satarken, köylüler bu karpuzları nerede yetiştirdiğini sormuşlar. O da "derenin kıyısındaki kumluca yerde" diye cevap vermiş. Bu köylünün meşhur karpuzlarının methi, karpuzların yetiştiği yerin adının zamanla "Kumluca" olmasına neden olmuştur.
Kumluca'nın tarihinin çok yeni olmasına rağmen, çevresinde çok eski ve köklü bir medeniyetin oluştuğu hala ayakta olan şehir kalıntılarından anlaşılmaktadır. İlçe sınırları içinde Lykia'lılardan kalma eserler bulunmaktadır. Sonradan Romalıların bölgeyi ele geçirmesi ile aynı şehir kalıntıları içinde Roma geç devir eserleri de yer almaktadir. Antalya bölgesi Anadolu Selçuklular'ı tarafından Şah zamanında alınmıştır. Ancak Kumluca'da Selçuklu kalıntısı bulunamamıştır.
Kumluca'da ilk yerleşim ilçenin merkezinin 5 km kadar doğusunda, tepelerin eteklerinde San Kavak adıyla 1830 yıllarında kurulmuştur. Elmalı'dan ayrılan Finike ile Antalya'ya bağlı Iğdırmağardıç bucağı Kumluca ve Kemer diye ikiye ayrılarak, Kemer Antalya'ya, Kumluca'da Finike'ye bağlanmıştır. Bu sırada Sarıkavak, Iğdırmağardıç bucağının bir köyüdür. Bu günkü Kuzca Köyü ise o zaman ayrı bir bucak idi. 1924 yılında Kuzca Bucağının merkezi Gödene'ye (Altınyaka) alınmış ve zamanla göçebe halkın yerleşerek kalabalık bir merkez haline getirdiği bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu yerde Kumluca Bucağı kurulmuştur. Kumluca Bucağı sonraları daha da büyümüş, 1958'de Finike'den ayrılarak ilçe olmuştur.
Korydalla, Rhadiopolis (Şeyhköy), İdebessios (Kozağacı), Akalissus, Kormos, Melanippe,Gagae ve Olympos gibi Antik kentler Kumluca ilçesi sınırlarında yer almaktadır.

Korkuteli

Korkuteli
Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Korkuteli'nin doğusunda Antalya Merkez, batısında Muğla Fethiye, Burdur, Gölhisar ve Çavdır ilçeleri, güneyde Kumluca ve Elmalı ilçeleri, kuzeyde Burdur, Bucak ve Tefenni ilçeleri ile çevrilidir. Korkuteli Antalya'nın kuzey batısında ve Antalya'ya 68 Km. uzaklıkta bulunmaktadır. Torosların başlangıcını oluşturan Bey Dağları'nın Akdeniz'e bakan yüzünün arka kısmında oluşan düzlüklerin ve tepeciklerin hakim olduğu bir arazi yapısı mevcuttur. Bey Dağları'nın yamaçları ve etekleri çamlık fundalık ve ormanlarla kaplı olup, düz alanlar ise; tarım alanı olarak kullanılmaktadır.
Korkuteli ilçesinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Bunun yanı sıra su ürünleri üretimi de yapılmaktadır.Korkuteli Baraj gölü, Kozağacı,Küçükköy ve Bahçeyaka göletlerinde Aynalı Sazan ve Alabalık üretilmektedir.
Antik çağda Psidia sınırları içinde yer alan ve Pamphylia'ya komşu olan yöre Makedonya, Roma ve Bizans yönetimlerinden sonra XII. yüzyılda Korkuteli Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir. Stanos adıyla anılan ve Tekeoğullarının merkezlerinden olan yerleşme, daha sonra Hamidoğullarının hakimiyetine geçmiştir. XVI. yüzyılda da Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı ve İstanos adıyla anılmaya başlandı. Teke sancağına bağlı olan İstanos II. Beyazid'in (Yıldırım Beyazıt) oğlu Korkud'un (Korkud Çelebi, Osmanlı şehzadesi, d: 1470 Amasya, ö: 1513 Kütahya) Korkuteli'de sancak beyliği yapmasından dolayı zamanla Korkudili veya Korkudeli olarak anılmıştır. 1879'da Nahiye olan yerleşme 1915'te Korkuteli ismiyle İlçe yapılmıştır.
Osmanlı döneminde kışlık yerleşim alanı olarak kullanılan Alaeddin Mahallesinin adı Anadolu Selçuklu hükümdarı Sultan Alaeddin'e dayanmaktadır. Kentin 3 km. batısındaki Alaeddin Camisi, I. Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Günümüze yalınıca minaresi ve kapısı ulaşan caminin yazıtından, Kuyucu Murad Paşa tarafından tekrar yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bu camiye çok yakın olan Emir Sinaneddin Medresesi ise 1319'da Hamidoğulları tarafından yaptırılmıştır. İlçedeki tarihsel kalıntılardan en önemlisi ise Güllük Dağı Milli Parkı içindeki Termessos kentidir.
Korkuteli ilçesinde bunların dışında tarihi eser olarak, bugünkü taş medresenin bulunduğu yerdeki imarethaneden günümüze hiçbir kalıntı gelmemiştir. Evdir Han, Çaybaşı Hamamı ile İlçenin 3 km. batısında 1319'da Hamidoğullarından El Emin Sinaeddin tarafından yaptırılan Emir Sinaeddin Medresesi ile Selçuklu dönemine ait türbeler bulunmaktadır.

İbradı

İbradı
Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya'nın ilçesi olan İbradı'nin doğusunda Beratlı, Trabeza, Kurkur, Çuvallı, Aktepe; batısında Melik, Toka, Geçkar ve Çeçkar, Uluçukur, Kesik; kuzeyinde Zimbit, Obet, Gaydan, Uluçukur, Akpınar, Lök, Pınarcık, Enerli; güneyinde Katara, Karadağ, Akıncı, Kurtgediği dağları ile çevrilmiştir. Gembos ve Gemboğazı ovası İbradı'nın kuzeyinde Dereköy ile Göynem ve İbradı arasındadır. Dağlardan inen sularla dolar göl halini alır. Yörenin bundan başka; Üzümcü, Eynif, Söbice, Atalanı, Şehriman, Görenci, Tozakiçi, Çukurviran, İletir, Masat, Aşağıyazı, Elmaağacı, Düzlen, Halaç, Zibbitalanı, Kuyubaşı, Hökez, Söğüt, ve Kızılağaç gibi yerlerde küçük ovaları bulunmaktadır.
İbradı Antalya'dan 167 km. uzaklıkta Torosların içinde, deniz seviyesinden 950 metre yükseklikte, yaylaları ise deniz seviyesinden 1200-1500 metre yükseklikte olup, kuzeyinde 10-25 km. uzaklıkta geniş orman bölgesi bulunmaktadır. Meşe, kayın, çam, sedir, köknar ve ardıç ormanları ile kaplıdır. Bodamya'dan başlayarak Gümüşdamla'da (Zilan) İbradı konağı adındaki yerde çıkan pınarlardan meydana gelen ve Üzümdere önünden geçtikten sonra Unulla (Ürünlü) ile Menerye arasından geçerek, Manavgat'a inen Manavgat Çayı bölgenin en büyük ırmağıdır.
İbradı ilçesinin 8 km. güneyinde Manavgat Çayı üzerindeki Alabalık Vadisi 15 km. uzunluğunda etrafındaki çınar ve çam ormanlarıyla kapalı bir vadi olup, ırmağında bol miktarda alabalık vardır. Buradaki restoranlar turizme yönelik olup, halka açık piknik yeri olarak kullanılmaktadır.
Psidya bölgesinin sınırları içerisinde kalan İbradı yöresinde ilk yerleşimin başlangıcı kesinlik kazanamamıştır. Yörede yeterince araştırma ve kazı çalışmaları yapılmamıştır. Günümüze ulaşabilen kalıntıların çoğunluğu Roma dönemine ait olanlardır. Bunlardan İbradı'ya 2 km. uzaklıktaki Ormana ile 7 km. uzaklıktaki Ürünlü Köyü arasında Roma dönemine ait Erimna antik kenti'nin kalıntıları bulunmaktadır. Küçük bir tepe üzerinde yer alan bu kalıntılar, burç, sarnıçlar ve temel taşlarından ibarettir. Bu kentin nekropol alanı Ormana'yı çevreleyen kayalık sırtlar üzerinde görülmektedir. Ormana'ya 11 km. uzaklıkta Çukurviran Köyü yakınlarında Helenistik döneme ait bazı kalıntıların oluşu Roma öncesinde MÖ. III.-II.yüzyıllarda burada Helenistik yerleşim olduğunu göstermektedir.
Selçuklu döneminde burada Sultan Alaeddin Keykubat'ın yazlık bir konaklama yerinin olduğuna kaynaklarda rastlanmışsa da bununla ilgili bir kalıntıya rastlanamamıştır. Kesikbel mevkiinde temel taşları günümüze gelen bir Kervansarayın bulunduğu da bilinmektedir. Evliya Çelebi İbradi'nin XVII.yüzyılda önemli bir yerleşim yeri olduğunu belirtmiştir.
Yöredeki belli başlı eserler arasında, İbradı'daki XIX.yüzyıl sonlarından kalma yedi adet ev, Tolhan, Cami ve mezarlık alanı bulunmaktadır. Ayrıca Arabastı Kestanesi ağacı da korunması gereken kültür varlıkları arasındadır.
İbradı 1990 yılında ilçe olmuş ve 18 köy buraya bağlanmıştır. Günümüzde ilçeye bağlı yalnızca üç köy ve bir belde bulunmaktadır.

Gündoğmuş

Gündoğmuş
Antalya'ya 182 km. mesafedeki Gündoğmuş ilçesinde pek çok antik kent kalıntısı bulunmaktadır. Güzel Bağ Bucağı'nın kuzeyinde 7 km. mesafede ve halen kazı yapılmamış olan Ayasofya Şehri, Gündoğmuş şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 7 km. mesafede Sumene mevkisinde, Asar Harabeleri, Senir Köyü' nün doğusunda 2 km. mesafedeki Kese Mevkiindeki harabeler, Gündoğmuş Şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 11 km. mesafedeki Gedfi Harabeleri önemli antik kent kalıntılarıdır.
Gündoğmuş yöresindeki kalıntılar, burada eski yıllara kadar inen bir yerleşimin olduğunu göstermektedir. Ancak, günümüze gelen kalıntılar daha çok Roma dönemine aittir. Taşahır'da Kaseyir; Karadere Köyü yakınlarında Gedefi, Hisar; Kiliseönü Pembelik Köyü yakınlarında Gelesandra ismiyle bilinen Roma dönemine ait kalıntılar bulunmaktadır. Tarihi yönden önemli kalıntılar olmasına rağmen yörede yeterince bir araştırma yapılmamıştır.
Gündoğmuş Malazgirt Savaşı'ndan sonra yöre Selçukluların egemenliğinde kalmış, Sultan II.Beyazıt döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Söylentiye göre de Konya'nın İksile Köyü'nden ayrılan bir aile buraya yerleşerek Eksere isminde bir köy kurmuşlardır. Bu köy 1936'ya kadar Akseki'ye bağlıyken, 1936'da Gündoğmuş adıyla ilçe yapılmıştır.
Gündoğmuş ilçe merkezindeki Cem Paşa Camii, Gündoğmuş/Pembelik Köyü arasında ilçe merkezinin doğusundaki, 15 km. mesafedeki Sinek Dağı'nın tepesindeki harabeler, Alanya - Konya Kervanyolu, Gündoğmuş - Antalya karayolu üzerinde Taşağır mevkisinde Kazayir Şehri Harabeleri diğer görülebilecek eserlerdir.

Gazipaşa

Gazipaşa
Antalya'ya 180 km. mesafedeki Gazipaşa, 10 km. uzunluğundaki kumsalı, orman kaplı alanları, turkuaz mavisi koyları, doğal güzellikleriyle şirin bir ilçedir.
İskele, Koru ve Kahyalar plajlarının bulunduğu kumsallar, Caretta Caretta kaplumbağalarının önemli bir üreme merkezidir. Bugüne kadar bakir kalmış Gazipaşa, konaklama, dinlenme tesisleri, tarih ve doğa güzellikleri, yapımı süren havaalanı ve yat limanı ile gözde bir turizm merkezi olma yolunda ilerlemektedir.

Finike

Finike
Akdeniz Bölgesi'nde Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Finike'nin doğusunda Kumluca, batısında Kaş, kuzeyinde Elmalı ilçeleri, güneyinde de Akdeniz ile çevrilidir.
Antalya ili'nin batı kesiminde, Finike Körfezi'nin de batı kıyısında yer alır. Yörenin kuzeyinde Kohu Dağı'nın güney yamaçları, kuzeydoğu ve doğusunda Bey Dağları'nın güney uzantıları, orta kesiminde de Alaca Dağ bulunmaktadır. Bunlardan etekleri ormanlarla kaplı olan Alaca Dağ kıyıya dik olarak uzanır. Kohu Dağı ile Bey Dağları'nı birbirinden ayıran Avlanbeli Geçidi aynı zamanda Elmalı-Finike bağlantısını sağlar.
Finike Ovası küçük akarsuların getirdiği alüvyonlarla Finike Körfezi'ni doldurmuş ve ovanın oluşmasına neden olmuştur. Bu ova Avlan Gölü'nün sularından kaynaklanan Başgöz Çayı ve Bey Dağları'ndan çıkan Alakır Çayları ile sulanır.
Finike ilçesinde antik çağlardan günümüze kadar gelen Idebessos, Liymra, Erinos, Coridalla ve Arykanda gibi antik kentler bulunmaktadır. Likya'nın önemli kentlerinden Idebessos'da yapılan kazılar ilk yerleşimin yörede MÖ.2000'lerde başladığını göstermiştir. MÖ. 3000'den sonra Teke Yarımadası'nda yerleşimin yoğunlaştığı görülmüştür.
Likya bölgesi ile birlikte Finike de MÖ.VI.yüzyıldaki pers istilasına kadar bağımsız olarak kalmıştır. Doğu Akdeniz ticaretinin gelişmesinde diğer kentlerle birlikte pay sahibi olmuş ve gelişmiştir. MÖ. 330 yılında Büyük İskender önemli bir direnişle karşılaşmadan Likya'yı ele geçirmiş, Finike'ye de hakim olmuştur. İskender'in ölümünden (MÖ.333) sonra, Suriye, Mısır ve Rodos'un egemenliğini kabul etmiş, MÖ.II.yüzyılın başlarında Lymra Beyi Perikles, Likya birliğini sağlamış, Finike de bunun içinde yer almışsa da Akdeniz korsanları buraya da egemen olmuştur. MÖ.67'de Roma generali Pompeus, yöreyi korsanlardan temizleyerek Finike'ye de hakim olmuştur. MS.43'te Roma İmparatoru Caldius Likya ile Pamphilya bölgelerini birleştirerek yeni bir eyalet oluşturmuş ve adını da Likya-Pamphilya olarak değiştirmiştir. Finike de bu eyaletin içerisinde kalmıştır. Romadan sonra bir süre Bizanslıların egemenliğinde kalmış, Arap akınlarından zarar görmüştür.
Malazgirt Savaşından (1071) sonra, Finike ve yöresi Selçukluların denetimi altına girmiştir. 1207-1308 yılları arasında Selçuklu egemenliğinde kalan yöreye, Orta Asya'dan gelen Teke Boyu yerleşmiş ve Tekelioğlu Beyliği kurulmuştur. Tekelioğullarının hakimiyeti 1361 yılına kadar sürmüş, Osmanlılar tarafından beyliğin ortadan kaldırılmasıyla da yöre Osmanlı'ların egemenliğine geçmiştir.
XIX.yüzyılın sonlarında Konya vilayetinin Teke sancağında Elmalı kazasına bağlı bir nahiye olan Finike, 1914'de ilçe yapılmıştır. Finike, l. Dünya savaşı sırasında, 1919-1921 yılları arasında İtalyanlar’ın kısa süren işgalleri atanda kalmıştır. İstiklal Savaşı'ndan sonra İtalyanlar Finike'den çekilmişlerdir. Cumhuriyet döneminde de Finike, Antalya’ya bağlı ilçe statüsünü sürdürmüştür.
Günümüzde Finike, antik çağ kentlerinden Limyra ve Arykanda'nın kalıntılarının bulunduğu, arkeolojik yönden önemli bir merkezdir. Ayrıca doğa ve denizin birleştiği bir turizm beldesi olup, portakalları ile ünlüdür.

Elmalı

Elmalı
Likya bölgesi içerisinde yer alan Elmalı'nın kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Doğuda Semahöyük yakınlarında Karataş'ta, batıda Beyler Köyü yakınındaki Beyler köyünde yapılan kazılar bölgenin bronz çağından bu yana iskan edildiğini göstermektedir.
Elmalı Höyükler
Elmalı'ya bağlı köylerde üç höyük bulunmaktadır. Bunlardan ilki şehrin batısındaki Müğren Köyü'ndeki höyüktür. Arkeolojik yüzey araştırmaları burada çeşitli uygarlıklara ait izler olduğunu göstermektedir. Yine batıda Semahöyük Köyü'nde bulunan ikinci höyüğün üstünde Osmanlı ve Türk mezarlığı bulunduğu için bugüne kadar araştırma yapılmamıştır. Üçüncü ve en büyük höyük ise şehrin güneyinde, Elmalı - Kaş yolu üzerinde, Beyler Köyündeki Beyler Höyüğüdür. Bu höyükte yapılan kazılarda, bronz çağından bu yana devamlı bir yerleşimin izleri görülmektedir. Kazılarda çıkarılan arkeolojik buluntular Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir.
Elmalı Tümülüsler
Şehrin doğusunda, Elmalı'ya 6 km. uzaklıktaki Bayındır Köyü yakınlarındadır. Yan yana duran birkaç tümülüsten birinde yapılan kazılarda M.Ö. 7. yy.a ait buluntulara rastlanmıştır. Antalya Müzesi'nin özel bir bölümünde sergilenen bu buluntular bölgenin bu dönemdeki yaşamından kesitler vermektedir.
Elmalı Anıt Mezarlar
Elmalı'da bilinen iki anıt mezar vardır. Bunlardan ilki Karaburun diğeri ise Kızılbel'dedir. Antalya - Elmalı yolu üzerindeki Karaburun Kral mezarı odasının duvarları av ve savaş sahnelerinden oluşan fresklerle süslüdür. Kızılbel mezar anıtı ise şehrin batısında Elmalı - Yuvayol yolu üzerindedir. Kalker bloklardan oluşmuş bir odadan ibarettir.
Elmalı Definesi
1984 yılında Antalya - Elmalı yol çizgisinin hemen kuzeyinde, Kral Mezarı ile Gökpınar Köyü arasında bulunmuştur. 190 adet gümüş antik sikkeden oluşan bu define antika kaçakçıları tarafından Amerika'ya kaçırılmıştır. Halen özel bir kişinin malı olarak Boston Museum Fine Arts'da bulunmaktadır. Yeryüzünün en kıymetli antik sikkesi olarak nitelenen Atina Decadrachmeleri (14 adet, her biri 600.000$) bu büyük define yer almaktadır.
Elmalı Camiler
Elamalı ilçesinde yer alan Selçuklu Camii, Kütük Camii, Sinan-ı Ümmi Camii, Ömer Paşa Camii ve Külliyesi kentin görülmeye değer eserleridir.

Demre

Demre
Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya'nın ilçesi olan Demre, Finike ile Kaş arasında, Finike'ye 25, Kaş'a 48 km. uzaklıktadır. İlçe merkezi Demre deresinin taşıdığı alüvyonlardan oluşan Demre Ovası üzerinde kurulmuştur. Demre, konumu itibarı ile fazla yüksek bir belde değildir. İlçenin akarsuyu bulunmamaktadır. İlçede sadece bir Demre Dere'si vardır Yazın kuru olur, kışın yağmur sularını taşır ve Köşkerler Köyü'nden itibaren yatağı kanyon içerisinde devam etmektedir. İlçenin Balören (Muskar) Köyü sınırları içerisinde kara çam, sedir, meşe ormanları bulunmaktadır.
Likya'nın önemli kentlerinden biri olan Myra (Demre)'nın MÖ.V.yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Yörede ele geçen sikkeler MÖ.III.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Roma döneminde gelişen ve zenginleşen kentin kuruluşunda yeni yapılarla bezenmesinde, burada yaşayan zenginlerin katkısı olmuştur. Şehrin içinden geçen Demre Çayı (Myros) deniz ticaretini geliştirmiş ancak korsanların kolayca baskın yapmalarına neden olmuştur. Bu nedenle Myralılar limanları Andriake'de, nehrin ağzına bir zincir gererek bu baskınları durdurmaya çalışmışlardır.
M.Ö. 42'de Sezar'ı öldüren Brutus asker toplamak için Lykia'ya gelmiş, Xanthos'u aldıktan sonra komutan Lentulus'u para toplamak için Myra (Demre)'ya göndermiştir. Myralılar buna karşı çıkmışlar ve kendilerini müdafaa etmeye çalışmışlarsa da komutan nehrin ağzına gerilen zincirleri kırarak şehre girmiştir. M.S. 18'de Tiberius'un evlatlığı olan Germanicus ve karısı Agrippina burayı ziyaret etmişler ve Myralılar limanları olan Andriake'ye onların heykellerini dikerek kendilerine olan saygılarını göstermişlerdir. M.S. 60'da ise St. Paul Roma'ya giderken Myra'da gemi değiştirir. Eski kaynaklar Myra (Demre) ile Limyra arasında gemi seferlerinin yapıldığını kaydederler.
Lykia Birliği'nin metropolisi olan Myra M.S. II. yüzyılda büyük bir gelişme göstermiş, burada Lykialı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı yapılmıştır. Örneğin Oinoandalı Licinius Langus 10.000 dinar vererek tiyatro ve portikoyu yaptırmıştır. Ayrıca Rhodiapolisli ve Kyeanaili Iason'un da Myra'nın imarı için çok yardım ettigini kitabelerden anlıyoruz. Aziz Nikola Myra (Demre)'da başpiskoposluk yaptığı II. Theodosion (408 - 450) zamanında Myra (Demre)'nın Lykia Bölgesi'nin başşehri olduğu bilinmektedir. Şehir, VII. yüzyıldan başlayarak IX. yüzyıla kadar devamlı Arap akınlarına uğramış, 809 yılında Harun El Reşit'in komutanlarından birisi Myra (Demre)'yı zaptetmiştir. 1034 tarihinde Arapların yaptığı deniz hücumlarında Aziz Nikola Kilisesi yıkılmıştır. Arap akınlarının verdiği huzursuzluk, Myros Çayı'nın sık sık taşması, bu taşma nedeniyle gelen toprakla bazı yapıların dolması ve bu arada meydana gelen depremler şehrin terk edilmesine neden olmuştur.
Myra'nın su ihtiyacı Demre deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılan kanallarla karşılanmaktaydı. Bugünde bu kanalları görmek mümkündür. Myra (Demre)'ya gelirken yol üzerindeki Karabucak mevkiinde, günümüze kadar iyi korunmuş Roma Devri mezar anıtı dikkati çeker. Çay ağzındaki Myra (Demre)'nın limanı olan Andriake'nin üzerinde kehanet merkezi olmasıyla ünlü Sura antik kenti Sura'dan birkaç km uzaklıktaki Gürses'te ise Trebenda antik kenti yer alır. Myra'nın görkemli tiyatrosu oldukça sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir.
Kaya mezarlarıyla ünlü Myra (Demre)'da mezarlar hemen tiyatronun üzerinde ve doğu taraftaki nehir nekropolü denilen yerde olmak üzere iki yerde toplanmıştır.
Hıristiyanlık yönünden de Myra'nın ayrı bir önemi vardır. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan bu yerde Aziz Nikola IV.yüzyılın başında Piskopos olarak görev yapmış; halka kendini sevdirmiş, inancı uğruna çok acılar çekmiştir. Aziz Nikola Roma'ya buradaki Andreake limanından gitmiştir. Myra o zamandan sonra haç yollu yapılan bir yer olmuştur. Hıristiyan dünyasının ilgisini çeken Myra'da her yıl 6 Aralık'ta Noel Baba etkinliklerinin yapılması gelenek haline gelmiştir.
Myra'da Hristiyan dönemine ait kalıntıların çoğu günümüze gelememiştir. Yalnızca Aziz Nikola Kilisesi, Likya'nın en iyi korunmuş 9-10 bin seyirci kapasiteli tepelere yaslanmış tiyatrosu günümüzde de kullanılmaktadır. Ayrıca Myra (Demre)'nın arkasındaki kayalıklarda kaya mezarları, kabartma yazılar ve çeşitli lahit mezarlar, tahıl deposu bulunmaktadır.
İlk defa 1904 yılında Eynihal adıyla köy statüsüne kavuşan Demre; 6 Haziran 1968 yılında 4 köyün birleşmesiyle Belediye, 1987 tarihinde de Kale adıyla ilçe olmuştur.

Akseki

Akseki
Alanya'dan sonra Antalya ilinin en eski ilçesi olan Akseki Torosların yapısına uygun engebeli ve dağlık bir görünüme sahiptir. Antalya ili ve çevresinde son yıllarda görülen turizm alanındaki gelişmelere paralel olarak, Akseki ilçesinde turizm faaliyetleri gelişmektedir. Avcıların ve turistlerin uğrak yeri olan Akseki, 'Kardelen Çiçeği' nin ana yurdudur. Kış aylarında Kardelen Çiçeğini görmek için yerli ve yabancı turistler ilçeyi ziyaret eder.
Giden Gelmez Dağları, dağ keçisi koruma ve av sahası avcıların ücretli olarak devamlı avlanacağı yer olup, Sinan hoca ve Gümüşdamla köylerinde kurulan alabalık üretme tesisleri avcıların ve turistlerin uğrak yerleri arasındadır.
Göktepe Yaylası, Çimi Yaylası, Irmak Vadisi son aylarda keşfedilen 340 metre derinliğindeki Bucakalan Mağarası, ilçe merkezindeki Ulu Camii ve Medresesi Akseki'nin görülmeye değer diğer eserlerdir.

Antalya Dağlar



Antalya Dağlar

Antalya nın dağları; Akdağ, Susuz Dağlar, Alacadağ, Beydağları, Tahtalı Dağ ve Geyik Dağları dır. Akdağ, Elmalı Ovasının güney batısına yayılarak Muğla İl sınırını oluşturur. Bir çadır biçiminde yüksele Tahtalı dağları, kıyı sıradağlarının en yüksek ve en ilginç olanıdır. Geyik dağları, Antalya İlinin doğusunda Taşeli Platosu üzerinde kuzeybatı güneydoğu doğrultusunda, Göçembeli Geçidi'nden Oğuz Yaylasına doğru uzanırları. Bu dağlar dizi halinde Konya ile Antalya arasında bir sınır çizerler.

Bey Dağları

Toros Dağları'nın batı uzantılarından Bey Dağları, Antalya sınırları içindedir. Bey Dağları grubu, Antalya Körfezi'nin batısında, kuzey-güney doğrultusunda körfeze paralel olarak uzanır. 600-3086 m. rakımlar arasında yer alan dağlar jeolog ve coğrafya bilimciler için çok değişik olanaklar sunar.
Tekedoruğu, Bakirli Dağı, Tahtalı Dağı ve Kızlar Sivrisi önemli doruklarıdır. En yüksek doruğu 3086 m. ile Kızlar Sivrisi'dir. Dağcılar bu doruğa sedir ormanlarıyla kaplı Çamçukuru Vadisi’nden ulaşır. Vadiye en kolay ulaşım Antalya- Elmalı yolu iledir. Dağa tırmanış bir gün içerisinde tamamlanabilir.
Kemer'in batısındaki Tahtalı Dağı ilginç yamaçlarla süslüdür. Yükseltileri 2360 m'ye uzanır. Çam ve karışık ağaçlı ormanlar 2000 m'ye kadar uzanır. Tahtalı Dağı'na tırmanış Soğukpınar'dan başlar ve Akdeniz'i gören sırtlar üzerinden yapıldığında eşsiz manzaralar sunar. Soğukpınar’dan kısa bir yürüyüş ve tırmanış ile kamp alanına ulaşılır. Yıl boyu Bey Dağları'na gezi düzenlemek olanaklıdır. Ancak nisan, mayıs, haziran ayları iklimin uygunluğu ve yörenin flora zenginliğinin belirdiği dönem olması nedeniyle daha uygundur.
Alanya'dan son zamanlarda, dağ turizmi, trekking ve amatör dağcılığa elverişli gelişme başta Akdağ (2451m kuzey-doğu) ve Cebelireis Dağı (1649m Dim yöresi) olmak üzere göstermeye başlamıştır. Akdağ bakanlığımızca "Kış Sporları Turizm Merkezi" ilan edilmiştir.



Akdağ

Mağaraları, kenarları bıçak gibi keskin kayaları, suyun battığı düdenleri ile adı gibi ürkütücü bir kayalar ormanı. Gidengelmez Dağları, Taşeli Platosu'nun en engebeli, aşılması en zor ama yüzey şekilleri bakımından en çarpıcı bölgesi. Dağlar, Akseki ilçesinin kuzeyinde.
Elmalı Ovası'nın güneybatısında yer alan Akdağ, Muğla sınırına paralel uzanır. Yüksek ve toplu bir dağ kabarığıdır. Düzensiz bir kubbe şeklinde uzanan sivri ve keskin sırtlı tepeler üzerinde bol otlu, bol sulu çayırlar, karstik ya da buzul çukurlar vardır.
At Kuyruk Sallamaz Tepesi (Uyluk) denen doruğun yüksekliği yaklaşık 3024 m'dir. Oldukça sivridir. Eteklerine doğru düzgün şekilde alçalan Akdağ'ın bu kesimlerinde orman örtüsü yer alır. Ayrıca aynı bölgede yer yer Çukurardıç gibi düzlüklere rastlanmaktadır. Akdağ'ın güney eteklerinde yer alan yaylaların aşağısında derin Lengüme Boğazı yer almaktadır.



Alaca Dağ

Alaca Dağ, Kohu Dağı'ndan başlayarak güneye doğru uzanıp Finike ile Kaş'ı birbirinden ayıran bir dağdır. En yüksek tepesi 2336 m. ile Toynak Karlığı Tepesi'dir. Alaca Dağ'ın tüm etekleri ormanlarla kaplıdır. Denize dik iner.

Tahtalı Dağı

Bir çadır biçiminde yükselen Tahtalı Dağı, Antalya Körfezi'nin batı kıyısında, Kemer'in güneybatısındadır. 2155 metre ile kıyı sıradağlarının en yüksek ve en çarpıcı olanıdır. Göynük Çayı'nın kuzeyinde yer alan Sırıçınar Dağı'nın yüksekliği ise 1811 metreyi bulur. Her iki dağ da denize dik yamaçlar halinde iner.
Tahtalı Dağ'ın deniz düzeyiyle 1700-1800 metreleri arasında kalan bölümleri ormanlık. 1800'lerden sonra kayalık alanlar başlıyor. Anadoruk külah gibi tepeyi örtmekte. Zirveye giden rota üstünde bazı düz alanlar kamp için elverişli. Ancak Mayıs Ayı'ından sonra su bulmak zor olduğundan kamp kurmak amacıyla gideceklerin yanlarında su götürmeleri şart.
Tahtalı Dağ'ın düz bölgelerin yanında "dolin" adı verilen kireç çukurları göze çarpıyor. Kışın içleri kar dolu dolinlerin zirveden görünüşleri harika. Güneyi ise tatlı meyilli çarşaklardan ibaret. Doğu ve batı tarafları kısmen dik yerler içermesine rağmen kuzeyi kayalık. Eğim yer yer 70 dereceye yaklaşabiliyor. Sadece belli boğazlarda 80-50 derece arasında. O nedenle çok iyi ekipman sahibi olmadıkça kuzey yüzü denenmemeli.
Tahtalı Dağı Tırmanışı
Tahtalı Dağ'a tırmanışı, denizden 830 m. yükseklikte bulunan Kemer'in Beycik köyü'nden başlar. Köy yolu Antalya-Finike Karayolu'nun 65. kilometresinden batıya ayrılıyor ve yaklaşık 4 kilometre civarında. Batıya giden patikalar izlenmek suretiyle önce çam, ardından sedir ormanları arasından "Emzik Çeşme" isimli 1270 metre yüksekliğinde sulak bir yaylaya ulaşılıyor. Çeşitli yollarla ulaşılabilen çeşmeden sonra patika tek bir taneye iniyor. Tahtalı Dağ tırmanışı, kırmızı işaret noktalarıyla işaretlenmiş patikadan devam ediyor. Bu patika, dağın doğu yamaçlarından zirveye giden bir geçitten geçmekte. Patikanın geçtiği noktanın dışında başka geçityeri yoktur.
Patika bittikten sonra kuzeye doğru dönülerek sedirler geçiliyor ve 1700-1800'lerdeki çıplak bölgeye geliniyor. Çıplak ve çarşaklarla kaplı bölgeden yukarıya doğru çıkıldığında, dağın doğu-batı yönleri boyunca uzanan sırt güzergahına ulaşılıyor. Bu sırt izlenerek toplam 4-7 saatte 2155 metrelik Tahtalı Dağ'ın anadoruğuna ulaşılabiliyor.



Susuz Dağlar

Kıbrık Deresi'nin doğusundan başlayarak doğuda Avlan Gölü'ne kadar uzanan bu dağlar toplu ve geniş bir dağ kütlesidir. Sivri olmayan tepelerden oluşmuştur. Tepelerin arası çanak biçimindedir. Bunların birçoğunda ilkbaharda su birikir ve belirli bir süre sonra çekilir. Bu nedenle dağın üst kısımları kuru ve susuzdur. Bitki örtüsü seyrek otlardan oluşur. Kuzeybatı ve güney yüzlerinin eteklerinde ise geniş ormanlık alanlarla kaplıdır. Güneyde uzanan Kohu Dağı (2400 m.) Köyre Gediği'nden başlar, batı ucunda Sinekçibeli Geçidi yer alır.


Geyik Dağları

Geyik Dağları, Antalya'nın doğusunda Taşeli Platosu üzerinde kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanırlar. Yüksek bir deve hörgücü biçiminde bir sırt durumundadır. Kuzeye bakan kısımlarda yaz aylarında bile kar bulunur. Bu dağlar dizi halinde Konya, Karaman ile Antalya arasında bir sınır çizerler.
Geyik Dağları, Kaş'ta, Lykia şehirlerinin birbirine yakın olması bu kentleri yürüyerek görmek isteyenler için yürüyüş güzergahları sunmaktadır. Yarımada, Limanağzı, Gedife Tepesi, Fpellos, Gökçeören, Asaz Dağı, Gömbe Yaylası alternatif yürüyüş parkurlarıdır.